Category: Felsefe

Cam ekranın soğuk ışığında gece yarılarına uzayan anlamsız bir gezinti... Pazartesi sabahlarının boğucu ağırlığı ve hafta sonuna kurulan hayallerle katlanılan, ruhu beslemeyen bir mesai... Milyonlarca insanla dolu şehirlerde yankılanan o derin yalnızlık hissi... Bize ait olması gereken kararların çok uzağımızda alındığını bilmenin getirdiği o çaresiz kontrol kaybı... Bu sahneler, 21. yüzyıl insanının ruh coğrafyasından tanıdık manzaralardır. Kader değildir, tesadüf de değildir. Bireysel zaaflar ya da kişisel başarısızlıklar olarak etiketlenen bu kolektif sancının, bu modern melankolinin adını 150 yılı aşkın bir süre önce Karl Marx koymuştu: Yabancılaşma.

Giriş: Çağın Ruhu ve Tanıdık Sıkıntı Cam ekranın soğuk ışığında gece yarılarına uzayan anlamsız bir gezinti… Pazartesi sabahlarının boğucu ağırlığı ve hafta sonuna kurulan hayallerle katlanılan, ruhu beslemeyen bir mesai… Milyonlarca insanla dolu şehirlerde yankılanan o derin yalnızlık hissi… Bize ait olması gereken kararların çok uzağımızda alındığını bilmenin getirdiği o çaresiz kontrol kaybı… Bu sahneler,

Yanlış bilinç, egemen sınıfın en güçlü silahlarından biridir. Gözümüzdeki perdeyi kaldırmadan, gerçek zincirlerimizi göremeyiz ve onları kıramayız. Türkiye'nin içinden geçtiği bu zorlu süreçte, yanlış bilinci teşhir etmek ve yerine devrimci sınıf bilincini inşa etmek, yalnızca entelektüel bir görev değil, aynı zamanda acil bir devrimci görevdir. Zincirlerimizi görelim ve onları kıralım.

Zincirlerimizi görelim ve onları kıralım. Bizim için, bilincin maddi koşullarla ilişkisini kavramak hayati önem taşır. Bu ilişkinin en sinsi ve tehlikeli tezahürlerinden biri de yanlış bilinç kavramıdır. Yanlış bilinç, ezilen sınıfların veya toplumsal grupların, kendi gerçek çıkarlarını, toplumsal konumlarını ve sömürülme mekanizmalarını doğru şekilde algılayamamaları durumudur. Bu, genellikle egemen ideolojinin etkisiyle, mevcut sömürü düzenini meşrulaştıran